Ümit Yenişehirli yazdı: KKTC’de yarın seçim var, oy verirken geçmişi unutmamak!

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yarın sandık başına gidiyor. Kıbrıslı kardeşlerimiz, beş yıl ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanını seçecek. KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, hem Ada’daki sürecin geleceği hem de Ankara ile ilişkilerin yönü bakımından kritik önem taşıyor. Yaklaşık 218 bin 313 seçmenin oy kullanacağı seçimlerde 8 aday yarışacak olsa da yarış, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman arasında geçecek.

YENİ ADAY ESKİ SAKIZ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin favori adayları Ersin Tatar ve Tufan Erhürman, Kıbrıs sorununun çözümü ile Türkiye ve Rum kesimiyle ilişkiler konusunda çok farklı politikaları dile getirmekte. Seçmenler; Türkiye’nin de tezleriyle örtüşen “iki devletli Kıbrıs” formülünü savunan milliyetçi Ersin Tatar ile “iki toplumlu iki bölgeli federal Kıbrıs”ı savunan sosyal demokrat Tufan Erhürman arasında tercihte bulunacak.

ESKİ RUM BAKAN ERHÜRMAN’A ŞANS DİLEDİ

KKTC’deki muhalefetin adayı Erhürman, Tatar’a göre yeni bir isim olsa da Batı dünyasının öteden beri sahiplendiği bayat tez olan ‘iki toplumlu fedaratif yapı’ tezini savunuyor. Tufan Erhürman, bu tezi savunmasıyla Batılı ülkeler nezdinde ‘tercih edilir’ isim olarak görülüyor. KKTC ve Türkiye’deki marjinal politik grupların da desteklediği Erhürman’a karşı Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’da da sempati var. Son olarak, eski Rum Kesimi Dışişleri Bakanı sosyal medya hesabından ‘Bol şans Tufan Erhürman’ şeklinde bir mesaj yayınladı.

FEDERATİF YAPIDA HEP MÜSLÜMAN KANI DÖKÜLDÜ

Oysa Kıbrıs’ın yakın tarihi, ortalama Kıbrıslı Müslüman bir Türk’ün ‘federatif sistem’in ne büyük acı, kan ve gözyaşı ile dolu olduğunu bilmesini gerektirecek hatıralarla dolu. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, 1960 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlüğü altında kurulmasından sonra Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere yönelik kanlı saldırıları, özellikle Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması hedefinin sembol sloganı Enosis’e sahip çıkan grupların sistematik faaliyetleriyle hız kazanmıştı.

Özellikle 1958’de başlayıp, 1974 yılındaki Türkiye’nin Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar devam eden dönemde, Rumların Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılarından bir kısmı bile, ‘iki toplumlu ortak Kıbrıs’ projesinin Müslüman Türklerin çektirdiği acıları ortaya koymakta. Kıbrıs Rumlarının ‘Akritas Planı’ adını verdikleri sistematik saldırı tasavvuru, Türkleri Kıbrıs yönetiminden dışlama ve adadan atma amacı gütmekteydi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce yaşanan gerginlik ve saldırıların ilki Temmuz 1958’de yaşanmıştı. Rum çeteleri; Sinde, Gönyeli, Atlılar, Arnayi ve Goşşi’deki Kıbrıslı Türklere yönelik peş peşe saldırılar düzenlemişlerdi. Bu saldırılarda yüzlerce Müslüman Türk katledilmişti.

RUM ÇETELERİN ‘KANLI NOEL’İ

20 Aralık 1963’te ise Lefkoşa’nın Tahtakale semtinde iki Kıbrıslı Türk’ün öldürülmesiyle de ‘Kanlı Noel’ olayları başlamıştı. Bu iki isimle başlayan Rum teröristlerin saldırısı 21 Aralık günü bütün adaya yayılmıştı. Tıpkı, günümüzde Siyonist İsrail güçlerinin Filistinlilere yaptıkları gibi, Rumlar da çocuk, yaşlı, kadın hasta ve yaralı demeden kovaladıkları Türkleri yakaladıkları her yerde katletmişlerdi.

Bir İngiliz gazeteci, Lefkoşa Genel Hastanesi’ni basan Rum çetelerinin 21 hasta ve yaralı Türkü yataklarında nasıl katlettiklerini detaylarıyla anlatmıştı. Yine aynı gece, Lefkoşa sokaklarına arabalarla gelen Rumlar, araç içlerinden etrafa rastgele ateş ederek yol almışlardı. Saldırılarda 364 Kıbrıslı Müslüman Türk şehit olmuştu. Kıbrıslı Türk nüfusunun dörtte birini oluşturan 104 köyden yaklaşık 25 bin Türk de köylerini terk etmek zorunda kalmıştı.

Bu saldırı furyasında, toplumsal belleğe en çarpıcı biçimde kazınan olay ise 4 Aralık 1963 tarihinde olmuştu. Bu saldırıda, Rum teröristler, Lefkoşa’da evine girdikleri Dr. Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ve üç küçük çocuğunu şehit etmişlerdi. Aynı tarihteki Ayvasıl katliamında ise bir defada 12 Türk katledilmişti.

ERENKÖY SALDIRILARINDA 364 MÜSLÜMAN TÜRK ŞEHİT OLDU

Garantör devletlerden Türkiye’nin gereken aksiyonu maalesef gösteremediği, İngiltere’nin İsrail kurulmadan önce Yahudi terör çetelerinin Filistinli Müslümanları katledip topraklarına el koyduğu dönemdeki gibi olanı biteni sadece seyrettiği, Yunanistan’ın ise bütün varlığıyla Rum çeteleri desteklediği bu süreçte Müslüman Türklerin çekisi bitmek bilmemişti.

Ocak 1964’te yeni bir saldırı başlatan Rumlar, Ayvasıl’ın ardından Erenköy’ü hedef almışlardı. Ağustos 1964’te EOKA elebaşı Yeoryos Grivas komutasındaki Rumlar, üniversite öğrencileri ve mücahitlerin savunduğu Erenköy’e büyük bir saldırı başlatmıştı. Bu saldırılarda 103 Türk köyü boşaltılmış ve yaklaşık 364 Türk hayatını kaybetmişti. Saldırılar sonucunda Kıbrıslı Müslüman Türklerin yaklaşık yüzde 20’si mülteci durumuna düşmüştü.

DENKTAŞ’I ESİR ALDILAR, İŞKENCEYLE YÜZLERCE TÜRK’Ü ÖLDÜRDÜLER

Kıbrıs’taki mukavemet hareketinde yer alan, sonrasında ise hem federatif yönetimde hem de 1974 sonrası Türk idarelerinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Rauf Denktaş, 1967 Kasım’ında gizlice girdiği Kıbrıs’ta Rumlar tarafından bir süre esir tutulmuştu. Bu dönemde de Türk köylerine yapılan saldırılar hız kazanmıştı. Uluslararası gözlemciler, birçok köyde, Türklerin öldürülmeden önce vahşi işkencelere maruz kaldığını belirlemişti. Ayrıca, çok sayıda toplu mezar da bulunmuştu.

TÜRK ORDUSU ADAYA ÇIKMADAN SON ANA KADAR KATLİAM

Yunanistan’da 1973 yılı Kasım’ında gerçekleşen Albaylar Darbesi, bir süre sonra Kıbrıs’a da el koyduğunu ilen ederek, adadaki Yunan kuvvetlerini de emri altına almak için 15 Temmuz 1974’te girişimde bulunmuştu. Bu gelişme üzerine Bülent Ecevit’in Başbakan, Necmettin Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olduğu CHP-MSP Koalisyon Hükümeti’nin aldığı kararla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği Barış Harekâtı ve devamındaki 20 Ağustos Harekâtı’yla birlikte Kıbrıs’ın yüzde 37’si Türk kontrolüne geçmişti.

Yunanistan’dan gelen yeni ordu güçleriyle işbirliği yapan Rum çeteleri, 20 Temmuz’a kadar da katliamlarını sürdürmüşlerdi. Rumlar, Alaminyo kasabasına girerek yaşları 6 ila 80 arasında değişen 15 Türk’ü katletmişti. 20 Temmuz ile 15 Ağustos harekâtlarıyla adada varlık gösteren Türk ordusuyla çatışan Rum ve Yunanlar, bir yandan geri çekilirken, diğer yandan da rast geldikleri köy ve kasabalardaki savunmasız Türkleri öldürmüşlerdi. Bu süreçte Muratağa, Sandallar, Taşkent ve Atlılar katliamlarıyla 126 Müslüman Türk katledilmişti.

Bütün bu toplu katliam ve mezarlar, Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekât bittikten sonra gün yüzüne çıkarılmıştı. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 Kıbrıs Barış Harekât’nın temel sonucu, Kıbrıs’ın fiilen ikiye bölünmesinin yanı sıra kuzeyde Müslüman Türk toplumunun bir daha böylesi katliamlara maruz kalmamasının garanti altına alması olmuştu.

Başa dön tuşu